AlimAllah-Bilim Allah'ın yasasıdır.-Kuran, islam, bilgi paylaşımı üzerine

Orjinalini görmek için tıklayınız: Maide 005
şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orijinal sürümü göster.
MAiDE 005 030
MiM
Nihayet nefsi, kardeşini öldürmiye sürüklemiş ve onu öldürmüşdü, bu yüzden kaybedenlerden (hüsrana uğrayanlardan) olmuşdu.
Aftuat er selbst hatte seinen Bruder und tötete ihn getötet wurde zu einem der Verlierer

Fe tavveat lehu nefsuhu katle ahîhi fe katelehu fe asbaha minel hâsirîn(hâsirîne).
1. fe tavvaat : bunun üzerine tav etti, kandırdı, ikna etti
2. lehu : onu
3. nefsu-hu : onun nefsi
4. katle ahî-hi : kardeşini öldürmeye
5. fe katele-hu : böylece onu öldürdü
6. fe asbaha : sonra oldu
7. min el hâsirîne : hüsran uğrayanlardan, kendine yazık edenlerden, kaybedenlerden
**********************************************
MAiDE 005 031
MiM
Bunun üzerine Allah, kardeşinin cesedini nasıl gizleyebileceğini ona göstersin diye toprağı eşeleyen bir karga gönderdi. "Eyvah" diye haykırdı, "Yazıklar olsun bana! Ben, bu karganın yaptığını yapmayacak kadar ve kardeşimin cesedini gizleyemeyecek kadar aciz miyim?" Ve bunun üzerine vicdan azabı ile pişman olanlardan oldu.

Fe beasallâhu gurâben yebhasu fîl ardı li yuriyehu keyfe yuvârî sev’ete ahîh(ahîhi) kâle yâ veyletâ e aceztu en ekûne misle hâzel gurâbi fe uvâriye sev’ete ahî, fe asbaha minen nâdimîn(nâdimîne).
1. fe bease allâhu : sonra Allâh (c.c.) gönderdi
2. gurâben : bir karga
3. yebhasu fî el ardı : yeri eşeleyen
4. li yuriye-hu : ona göstermek için
5. keyfe yuvârî : nasıl örtecek, gömecek
6. sev`ete ahî-hi : kardeşinin cesedi
7. kâle yâ veyletâ : yazıklar olsun bana dedi
8. e aceztu en ekûne : ... olmaktan, aciz mi oldum
9. misle hâzâ el gurâbi : bu karga gibi
10. fe uvâriye : böylece örtmem, gömmem (benim gömmem)
11. sev`ete ahî : kardeşimin cesedi
12. fe asbaha : sonra oldu
13. min en nâdimîne : pişman olanlardan
**********************************************
MAiDE 005 032
MiM
Bu yüzden Biz İsrailoğullarına şunu bildirdik; Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde hayırsızlık(fesad)ı yaymamamış bir kişiyi öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibidir; ve bir kimse bir hayat kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur. Gerçekten elçilerimiz, onlara hakikatin bütün delilleri ile geldiler: ama, buna rağmen, onların çoğu yeryüzünde her çeşitli aşırılığa meyletmeye devam etti.
نَ
Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne).
1. min ecli zâlike : bundan dolayı
2. ketebnâ : yazdık
3. alâ benî isrâîle : İsrailoğulları`na
4. ennehu men : kim ... olduğu
5. katele nefsen : bir kişiyi öldürdü
6. bi gayri nefsin : bir kişi karşılığı olmaksızın
7. ev fesâdin fi el ardı : veya yeryüzünde fesad
8. fe keennemâ : artık ... gibidir
9. katele en nâse : insanları öldürdü
10. cemîan : topluca, bütün hepsini
11. ve men ahyâ-hâ : ve kim onu yaşatırsa
12. fe keennemâ : artık ... gibidir
13. ahyâ en nâse : insanları yaşattı
14. cemîan : topluca, bütün hepsini
15. ve lekad câet-hum : ve andolsun ki onlara geldi
16. rusulu-nâ : resullerimiz
17. bi el beyyinâti : açık, apaçık deliller ile
18. summe : sonra
19. inne kesîran : hiç şüphesiz çoğu
20. min-hum : onlardan, onların
21. ba`de zâlike : bundan sonra
22. fî el ardı : yeryüzünde
23. le : gerçekten
24. musrifûne : müsrifler
**********************************************
MAiDE 005 033
MiM
Allah a (ve Elçisine) karşı savaş açan ve yeryüzünde hayırsızlıkları(fesadı) yaymaya çalışanların icine girdikleri bu ceza alaninda, büyük kısmının canlarının, kendi mülkiyetlerinden ve iktidarlarından çıkartılmaları ile öldürülmeleri , veya ellerinin ve ayaklarının çapraz vaziyette, kendi mülkiyetinden ve mülki iktidarindan çıkartılmaları veya ülkeden sürülmeleri, yalnızca bir karşılıktan ibarettir. İşte bunun için, onlar bu dünyada aşağılanmaya uğrar. Öteki dünyada ise onları korkunç bir azabin en büyügü bekler,
مٌ
İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fil ardı fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati azâbun azîm(azîmun).
1. innemâ : ancak
2. cezâû : ceza alanı, bir şeyin karsılıgı, sonucu, neticesi, arapça`da CEZA kelimesi Türkçe`de yanlış anlaşılabiliyor.. CEZA İnglizcedeki Consequence, Sonuç, Varacakları istasyon, Karşılık, anlamına gelir... Ayrıca olumlu anlamda da kullanılır. Yani olumlu karşılık için
3. ellezîne yuhâribûne : o harp edenler, savaşanlar
4. allâhe ve resûle-hu : Allâh (cc.) ve O`nun Resulu ile
5. ve yes`avne fî el ardı : ve yeryuzunde çalışırlar
6. fesâden : fesad - bozgun, hayirsizlik
7. en yukattelû : öldürülmeleri, canlarının, kendi mülkiyetlerinden ve iktidarlarından çıkartılmaları
8. ev yusallebû : veya asılmaları, çarmıha gerilmeleri
9. ev tukattaa eydî-him : veya ellerinin kesilmesi, veya ellerinin kendi mülkiyetinden ve mülki iktidarindan çıkartılmaları
10. ve erculu-hum : ve ayaklarının
11. min hılâfin : çaprazlama
12. ev yunfev : veya sürülmeleri
13. min el ardı : o yerden
14. zâlike lehum : bu onların
15. hızyun fî ed dunyâ : dünyada bir rezillik
16. ve lehum fî el âhırati : ve onlar için âhirette vardır
17. azâbun azîmun : büyük azap, azaplarin azabı, azaplarin en büyügü
**********************************************
MAiDE 005 034
MiM
ancak siz onları kendinize mahkum edip, onlardan daha güçlü hale gelmeden önce pişman olup, hatalarını kabul edenler hariç. çünkü, bilmelisiniz ki Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ مِن قَبْلِ أَن تَقْدِرُواْ عَلَيْهِمْ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
İllellezîne tâbû min kabli en takdirû aleyhim, fa’lemû ennallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
1. illâ ellezîne tâbû : tövbe edenler hariç 2. min kabli en takdirû : ele geçirmenizden önce 3. aleyhim : onları4.fa`lemû (fe ı`lemû) : artık biliniz 5. enne Allâhe : Allâh (c.c.)`ın ... olduğunu 6. gafûrun : mağfiret eden, günahları sevaba çeviren 7. rahîmun : rahmet eden, rahmet nurunu gönderen
**********************************************
MAiDE 005 035
MiM
Ey Allah`a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler. Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Ona daha yakın olmaya çalışın, Allah yolunda gayret gösterin ki, mutluluğa erebilesiniz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
1. yâ eyyuhâ : ey!
2. ellezîne âmenû : Allâh`a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3. ittekû Allâhe : Allâh`a (c.c.) karşı takvâ sahibi olun
4. ve ibtegû : ve isteyin!
5. ileyhi el vesîlete : O`na ulaştıracak vesileyi
6. ve câhidû fî sebîli hi : ve O`nun yolunda cihad edin
7. lealle-kum : umulur ki böylece siz
8. tuflihûne : felâha, kurtuluşa erersiniz
**********************************************
MAiDE 005 036
MiM
Şüphesiz o kimseler ki hakikati inkara şartlanmış oldular, eğer yer yüzünde bulunan her şey ve onun bir o kadarı daha onların olsa da, Kıyamet gününün azabından dolayı onları feda edecek olsalar yine kendilerinden kabul edilmez ve onlar için çok acıklı bir azap vardır.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُو
**********************************************
MAiDE 005 037
MiM
**********************************************
MAiDE 005 038
MiM
**********************************************
MAiDE 005 039
MiM
**********************************************
MAiDE 005 040
MiM
**********************************************
MAiDE 005 049-050
MiM
Muhakkak ki, insanların çoğu gerçekten bozuk inanca sahip olup, Allah yolundan çıkmışlardır. Sen sen ol, Allah in hükümlerine dayanmayan hükümlerine seni uydurmalarına ve Allah`ın indirdiği hükümlerden seni saptırtmalarına izin verme. Bunlara rağmen aralarında yalnız Allah`ın indirdiği ile hükmet, Yine yüz çevirirlerse bil ki, Allah, onları bazı günahlarından dolayı, başlarına bir bela getirerek cezalandırmak istiyor. (49)
Yoksa onlar, gerilere gidipte cahil putperest devrinin hükmünü mü getirmek istiyorlar? Halbuki, akledip hakikatleri görebilen insanlar için Allahtan daha iyi hüküm(kanun) koyucu mu olabilir? (50)
**********************************************
MAiDE 005 049
MiM
Muhakkak ki, insanların çoğu gerçekten bozuk inanca sahip olup, Allah yolundan çıkmışlardır. Sen sen ol, Allah in hükümlerine dayanmayan hükümlerine seni uydurmalarına ve Allah`ın indirdiği hükümlerden seni saptırtmalarına izin verme. Bunlara rağmen aralarında yalnız Allah`ın indirdiği ile hükmet, Yine yüz çevirirlerse bil ki, Allah, onları bazı günahlarından dolayı, başlarına bir bela getirerek cezalandırmak istiyor.
وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللّهُ أَن يُصِيبَهُم بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ
Ve enıhkum beynehum bimâ enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum vahzerhum en yeftinûke an ba’dı mâ enzelallâhu ileyk(ileyke) fe in tevellev fa’lem ennemâ yurîdullâhu en yusîbehum bi ba’dı zunûbihim ve inne kesîran minen nâsi le fâsıkûn(fâsıkûne).
1. ve en ihkum : ve hükmetmek (hükmet) 2. beyne-hum : onların aralarında 3. bi mâ enzele allâhu : Allâh`ın (c.c.) indirdiği ile 4. ve lâ tettebi` : ve tâbi olma, uyma! 5. ehvâe-hum : onların hevâları, hevesleri, nefislerinin istekleri 6. ve ıhzer-hum : ve onlardan sakın 7. en yeftinû-ke : seni fitneye düşürmeleri 8. an ba`dı : bazısından, bir kısmından 9. mâ enzele allâhu ileyke : Allâh`ın (cc.) sana indirdiği şey 10. fe in tevellev : bundan sonra eğer yüz çevirirlerse 11. fa`lem (fe ı`lem) : o taktirde bil ki 12. ennemâ : artık, ama, zaten 13. yurîdu allâhu : Allâh (c.c.) diliyor, istiyor 14. en yusîbe-hum : onlara isabet ettirmek (musibete uğratmak) 15. bi ba`dı : bazısıyla, bazısı sebebiyle 16. zunûbi-him : onların günahları 17. ve inne kesîran : ve muhakkak ki çoğu 18. min en nâsi : insanlardan 19. le fâsıkûne : elbette, gerçekten fâsıklar
**********************************************
MAiDE 005 050
MiM
Yoksa onlar, gerilere gidipte cahil putperest devrinin hükmünü mü getirmek istiyorlar? Halbuki, akledip hakikatleri görebilen insanlar için Allahtan daha iyi hüküm(kanun) koyucu mu olabilir?
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
E fe hukmel câhiliyyeti yebgûn(yebgûne) ve men ahsenu minallâhi hukmen li kavmin yûkınûn(yûkınûne).
1. e : mı? 2. fe : o halde, hâlâ 3. hukme : hüküm 4. el câhiliyyeti : cahiliyet devri 5. yebgûne : istiyorlar 6. ve men ahsenu : ve kim en güzel, daha güzel, ve kim en iyi, üstün 7. min allâhi : Allâh (cc.)`dan 8. hukmen : hüküm 9. li kavmin yûkınûne : yakîn sahibi olan (kesin inanan) bir kavim (toplum) iç
**********************************************
MAiDE 005 051
MiM
**********************************************
MAiDE 005 052
MiM
**********************************************
MAiDE 005 053
MiM
**********************************************
MAiDE 005 054
MiM
**********************************************
İSA İLE İLGİLİ AYET
MAiDE 005 055
MiM
Allah, şöyle buyurmuştu: “Ey Îsâ! Muhakkak ki seni vefat ettirecek olan ve seni rafa kaldirip saklamaya alacak olan ve küfredenlerin küfürlerinden temizleyecek olan Benim. Sana uymuş olanları kıyâmet gününe kadar, kâfirlerden üstün kılacak olan Benim. Sonra sizin kararları altında yaşadığınız karar verme yetkiliniz Benim. O zaman sizin ihtilâf etmiş olduğunuz şeyler hakkında aranızda hüküm vereceğim.”
إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسَى إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
İz kâlellâhu yâ îsâ innî muteveffîke ve râfiuke ileyye ve mutahhiruke minellezîne keferû ve câilullezînettebeûke fevkallezîne keferû ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti), summe ileyye merciukum fe ahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).
1. iz kâle allâhu : Allah (şöyle) buyurmuştu 2. yâ îsâ innî : ey İsa, muhakkak ki ben 3. muteveffî-ke : seni vefat ettirecek olan 4. ve râfiu-ke : ve seni yükseltecek olan, ve seni rafa kaldirip saklamaya alacak olan 5. ileyye : bana, kendime 6. ve mutahhiru-ke : ve seni temizleyecek olan 7. min ellezîne : o kimselerden, onlardan 8. keferû : inkâr ettiler 9. ve câilu : ve kılacak olan 10. ellezîne : o kimseler, onlar 11. ittebeû-ke : sana tâbî oldular 12. fevka : üstün 13. ellezîne : o kimseler 14. keferû : inkâr ettiler 15. ilâ yevmil kıyâmeti : kıyâmet gününe kadar 16. summe : sonra 17. ileyye : bana 18. merciu-kum : sizin dönüşünüz, sizin merciniz, sizin kararları altında yaşadığınız karar yetkilisı 19. fe ahkumu : o zaman, ben hüküm vereceğim 20. beyne-kum : sizin aranızda 21. fî-mâ kuntum : sizin ... olduğunuz şeyde 22. fî-hi tahtelifûne : hakkında ihtilâf ettiğiniz, ayrılığa düştüğünüz
Referans URL