Araf Suresi Doksan Bir
Fe ehazethumur recfetu fe asbehû fî dârihim câsimîn(câsimîne).
1. fe ehazet-hum : bunun üzerine, böylece onları aldı (helâk etti), yakaladı
2. er recfetu : şiddetli bir sarsıntı
3. fe asbehû : bunun üzerine, böylece oldular
4. fî dâri-him : kendi yurtlarında
5. câsimîne : diz üstü çöküp kalan kimseler
İmam İskender Ali Mihr : Böylece şiddetli bir sarsıntı onları yakaladı. Bunun üzerine kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Diyanet İşleri : Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken, şiddetli bir depremle azâba uğradılar, yurtlarında diz çökmüş bir halde yüzükoyun kapanarak helâk olup gittiler.
Adem Uğur : Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.
Ahmed Hulusi : Onları o şiddetli sarsıntı yakaladı. . . Yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Ahmet Tekin : Derken, şiddetli bir gürleme halinde âni bir sarsıntı onların işini bitirdi. Sabahleyin yurtlarında yere çarpılarak çakılıp kalanlar oldular.
Ahmet Varol : Bunun üzerine onları kuvvetli bir sarsıntı aldı ve yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Ali Bulaç : Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ali Fikri Yavuz : Nihayet onları, o korkunç zelzele (sarsıntı) yakalayıverdi. Böylece evlerinde çöküp helâk oldular.
Bekir Sadak : Bu yuzden onlari bir sarsinti tuttu ve olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.
Celal Yıldırım : (91-92) Bunun üzerine onları müthiş sarsıntı yakalayıverdi ve (böylece) kendi yurtlarında oldukları yerde dizüstü çöküp kaldılar; Şuâyb`ı yalanlayanlar sanki orada hiç şenşatır yaşamamış gibi oldular. Şuâyb`ı yalanlayanlar ziyana uğrayanların tâ kendileri oldular.
Diyanet İşleri (eski) : Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
Diyanet Vakfi : Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.
Edip Yüksel : Bunun üzerine onları bir sarsıntı yakaladı da evlerinde diz üstü çöküverdiler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Derken onları o recfe tutuverdi, derhal vatanlarında çöke kaldılar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Derken onları o dehşetli sarsıntı yakalayıverdi ve hemen yurtlarında çökekaldılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Derken o (müthiş) sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Fizilal-il Kuran : Bu arada ani bir yersarsıntısına tutuldular da oldukları yerde yığılıp kalıverdiler.
Gültekin Onan : Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Hasan Basri Çantay : Bunun üzerine onları o müdhiş zelzele yakalayıverdi de yurdlarında diz üstü çöken (helake uğrayan) kimseler oldular.
Hayrat Neşriyat : Bunun üzerine onları o sarsıntı yakaladı da yurtlarında dizüstü çöküp kalan kimseler oldular.
İbni Kesir : Bunun üzerine onları sarsıntı yakalayıverdi. Ve yurtlarında dizüstü çökenler oldular.
Muhammed Esed : Derken, bir deprem onların işini bitirdi: kendi evlerinde cansız olarak yere serilip kaldılar.
Ömer Nasuhi Bilmen : Derken onları şiddetli bir zelzele yakaladı da yurtlarında diz üstü çöken kimseler oldular.
Ömer Öngüt : Derken kendilerini müthiş bir sarsıntı yakalayıverdi, yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
Şaban Piriş : (91-92.) Onları dehşetli bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde çöküp kaldılar. Şuaybı yalanlayanlar sanki orda hiç yaşamamış gibi oldular. Şuaybı yalanlayanların asıl kendileri mahvoldu.
Suat Yıldırım : Derken şiddetli bir deprem onları kıskıvrak yakaladı ve derhal oldukları yerde çökekaldılar.
Süleyman Ateş : Derken o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Tefhim-ul Kuran : Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ümit Şimşek : Sonra onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar.
Yaşar Nuri Öztürk : Bunun üzerine o korkunç titreşim/o büyük zelzele onları yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.
|