Dinlerarasi Diyalog Tuzagi Ve Dinde Reform
Mehmet Oruç Kitabıdır, burada paylaşmaya çalışacağım:
(kalin: Önsöz):
Önsöz
Hıristiyan âlemi, özellikle İngilizler, 18. asırdan itibaren, İslam âlemine karşı uyguladıkları planları gözden geçirmeye başladılar. Çünkü, asırlardır uyguladıkları yıkma amaçlı planlar istenilen neticeyi vermemişti.
Netice alabilecekleri yeni projeler üretmeye koyuldular. O güne kadar uyguladıkları taktik; güç kullanarak zorla hedefe varmaya yönelikti. Artık bundan vazgeçmenin zamanı gelmişti. Çünkü bu yolla, Müslümanlara zarar veremedikleri gibi, aksine güce karşı güç oluşturup blok halinde karşılarına çıkma hareketleri başlamıştı.
Yeni projede, Müslümanları parçalayıp, birbirine düşürerek kaleyi içeriden fethetmeyi amaçlıyorlardı. Bunun için de, çeşitli ırk ve dildeki insanları tek vücud halinde dimdik ayakta tutan İslam dininin dejenere edilmesi, asli unsurlarından uzaklaştırılması gerekiyordu.
Yaptıkları araştırmalar neticesinde, bu birliği sağlamada, en büyük etkenin, halkın şeksiz şüphesiz inandığı, itimat ettiği İslâm âlimleri ve eserleri olduğunu gördüler. İslam âlimleri ve eserleri, halkın gözünden düşürüldüğü takdirde kalenin surlarının yıkılmış olacağını, böylece içeri sızmanın çok kolay olacağını anladılar.
Birşeyi yapmak için de yıkmak için de o şeyi iyi bilmek gerekir. Bu prensip gereği, İslamiyeti en ince teferruatına kadar bilen binlerce casus yetiştirdiler. İslam âlemine dağılan bu Müslüman, hatta âlim kılıklı ajanlar, Müslümanların inancını hassas noktalardan karıştırmaya başladılar. İngiliz Entilejans servisi elemanlarından Hempher hatıratında (1730) İslam ülkelerinde beşbin elemanlarının bulunduğunu yazmaktadır.
Bu faaliyetlerin amacı ileride yapılacak Misyonerlik faaliyetlerine bir zemin hazırlamaktı. Çünkü, sağlam bir inancı olan Müslümanının, Hıristiyan olması mümkün değildi. İnancı bozularak, boşlukta kalan kimseler ancak buna ilgi duyardı.
Çeşitli sinsi faaliyetlerle, İslam âlimleri ve kıymetli eserleri gözden düşürülüp, halk doğrudan, hadislere ve Kuran-ı kerime yönlendirilince, acemi kaptanların elinde kalan rotasını kaybeden gemi gibi, İslam dünyası da alabora oldu.
Bu safhada, elde ettikleri İslam âlimi bilinen kimseleri hemen devreye sokup, gemiyi kurtarmak gerekçesiyle İslamda reform projelerini ortaya attılar. Aslında bu proje, gemiyi rotasına sokmak için değil, iyice rotadan çıkarmak gayesine yönelikti. Reform faaliyetleri ile gerçek İslamdan uzaklaştırılıp İslam adı altında İslamla ilgisi olmayan inançlara itildi. Bunun için de, toplumlarda İnanç boşluğu oluştu. Maksat da buydu zaten; bunun ardında, 19. yüzyılda Misyonerlik faaliyetlerine ağırlık verildi.
Hemen bunun arkasından da Misyonerliğe takviye için, Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü projesi devreye sokuldu. Bu proje ile İslamiyetin içi boşaltılıp, emir ve yasağı olmayan felsefi bir sistem haline getirmekti gayeleri. Bu, sondan bir önceki safhaydı. Bundan sonrası, Hıristiyanlıştırma projesidir.
İşte biz bu kitabımızla, sondan bir önceki, Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü projesini, bütün yönleri ile projenin mimarlarının ağzından ve çeşitli yorumlarla sizlere sunuyoruz. Son yorum siz değerli okuyucuların!..
Ayrıca kitaba katkılarından ve takriz yazma nezaketinden dolayı değerli ilim adamımız, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Kürsüsü Bilimdalı Başkanı Prof. Dr. Ramazan Ayvallı Hocaya da teşekkürlerimi arz ederim.
MEHMET ORUÇ
Önsöze eleştirim:
İnsanları alimlere bağlı kılmak ve onları körü körüne takip edilmesini isteyen bir zihniyet olarak bahsettiği adamlar aynı zamanda dinler arası diyalogu da destekliyor bu ilginçtir. din adamlarını koşulsuzca takip etmek diye bir şey islamda yoktur. o zaman musa peygamber 40 gün ayrıldıktan sonra ona ihanet eden kavmi gibi putlara tapıyor olamaz mıyız? yalnız kurana bakma alimi izle demek kurana ortak sokmak değil midir?
|