Neml Suresi 81
Ve mâ ente bi hâdîl umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yuminu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne).
1. ve mâ : ve değil
2. ente : sen
3. bi hâdî : hidayete erdiren
4. el umyi : kör
5. an dalâleti-him : onları dalâletlerinden
6. in tusmiu : eğer işittirebilirsen
7. illâ : ancak, sadece
8. men : kimse
9. yu`minu : mü`min olur, inanır
10. bi âyâti-nâ : âyetlerimizi
11. fe : o zaman, işte
12. hum : onlar
13. muslimûne : teslim olanlardır
İmam İskender Ali Mihr : Ve sen, körleri dalâletlerinden (çevirip) hidayete erdirecek değilsin. Sen, ancak âyetlerimize inananlara işittirebilirsin. İşte onlar, teslim olanlardır.
Diyanet İşleri : Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin.
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve köre, sapıklığından döndürüp doğru yolu gösteremezsin sen; ancak delillerimize inanan kişiye duyurursun sesini ve onlardır gerçekten de Müslüman olanlar.
Adem Uğur : Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da teslim olanlara duyurabilirsin.
Ahmed Hulusi : Sen körlere doğru yolu gösteremezsin, saptıkları yanlış yoldan çıkarmak için! Sen sadece teslim olmuşlar olmaları dolayısıyla, varlıklarındaki işaretlerimize iman eden kimselere işittirirsin.
Ahmet Tekin : Sen, kör kesilenleri, hak yoldan uzak, başlarına buyruk yaşamaktan kurtarıp doğru yolu gösteremezsin. Ancak âyetlerimize iman edip, gönülden teslim olanlara, İslâmı yaşayan müslümanlara tebliğini duyurabilirsin.
Ahmet Varol : Sen körleri sapıklıklarından çıkarıp doğru yola iletecek de değilsin. Sen ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin. İşte Müslüman olanlar onlardır.
Ali Bulaç : Ve sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte müslüman olanlar bunlardır.
Ali Fikri Yavuz : Sen, o körleri sapıklıklarından hidayete erdirici de değilsin. Sen ancak âyetlerimize iman edeceklere dâvetini duyurursun da onlar müslüman olurlar.
Bekir Sadak : Korleri sapikliklarindan vazgecirip dogru yola donduremezsin; ancak ayetlerimize inananlara sen duyurabilirsin; iste onlar muslumanlardir.
Celal Yıldırım : Ve sen körleri bulundukları sapıklıktan kurtarıp doğru yola eriştirici de değilsin. Sen ancak âyetlerimize inanan kimselere (Hakk`ın sesini) duyurabilirsin. İşte (Hakk`a) teslîm olup esenliğe erişenler bunlardır.
Diyanet İşleri (eski) : Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin; ancak ayetlerimize inananlara sen duyurabilirsin; işte onlar Müslümanlardır.
Diyanet Vakfi : Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da teslim olanlara duyurabilirsin.
Edip Yüksel : Körü de sapıklığından çıkarıp yola iletemezsin. Sen ancak, ayetlerimize inananlara duyurabilirsin; onlar (anlattığın gerçeği) kabul ederler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sen o körleri delâletlerinden hidayete erdirecek de değilsin sen ancak âyetlerimize iyman edeceklere işittirirsin de onlar müsliman olur selâmet bulurlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sen o körleri sapıklıklarından kurtarıp hidayete erdirecek de değilsin. Sen, ancak ayetlerimize inanacaklara işittirirsin de onlar müslüman olur kurtuluş bulurlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getirecek değilsin. Ancak (gönülden) teslim olarak âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.
Fizilal-il Kuran : Sen körleri de sapıklıklarından kurtarıp doğru yola iletemezsin. Sen ancak ayetlerimize inanan ve Rab`lerine boyun eğmiş müslümanlara söz dinletebilirsin.
Gültekin Onan : Ve sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, ayetlerimize inananlara (söz) dinletebilirsin; işte müslüman olanlar bunlardır.
Hasan Basri Çantay : Ve sen o körleri sapıklıklarından ayırıb hidâyet verici de değilsin. Sen âyetlerimize îman edecek kimselerden başkasına (söz) dinletemezsin. İşte müslüman olanlar onlardır.
Hayrat Neşriyat : Ve o körleri, (içinde bulundukları) dalâletlerinden (çevirip) hidâyete erdirecek olan sen değilsin! (Sen da`vetini) ancak, âyetlerimize îmân edip de kendileri (ihlâsla) teslîm olan kimselere işittirebilirsin.
İbni Kesir : Körleri sapıklıklarından vazgeçirip hidayete erdirecek değilsin Sen; ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin. Ve onlar müslümanlardır.
Muhammed Esed : ve (yine) sen (kalben) kör olanları saptıkları yoldan çevirip doğru yola yöneltemezsin; sen (sesini) ancak mesajlarımıza inan(maya istekli ol)anlara işittirebilirsin, ki onlar da zaten bize yürekten boyun eğecek olan kimselerdir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve sen o körleri sapıklıklarından hidâyete erdirici değilsin, sen ancak Bizim âyetlerimize inananlara işittirirsin, işte müslüman olanlar da onlardır.
Ömer Öngüt : Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin, sen ancak âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin. Onlar teslim olanlardır.
Şaban Piriş : Sen, körleri sapıklıklarından doğru yola çıkaramazsın. Sen ancak ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin. İşte müslüman olanlar onlardır.
Suat Yıldırım : Sen körleri de sapıklıktan kurtarıp doğru yola getiremezsin. Sen ancak ayetlerimize iman etmeye yatkın kimselere çağrını duyurabilirsin. Çünkü onlar hakka teslim olurlar.
Süleyman Ateş : Ve sen kör(ler)i içine düştükleri sapıklıklardan çıkarıp yola getiremezsin. Sen, ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin ve onlar derhal müslüman olurlar.
Tefhim-ul Kuran : Ve sen, körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici de değilsin; sen ancak, ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte müslüman olanlar bunlardır.
Ümit Şimşek : Körleri de şaşkınlıklarından kurtarıp yola getiremezsin. Sen ancak iman edip hakka teslim olmuş kimselere söz dinletebilirsin.
Yaşar Nuri Öztürk : Ve sen, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.
|