Nuh Suresi 8
Summe innî deavtuhum cihârâ(cihâran).
1. summe : sonra
2. innî : muhakkak ki ben
3. deavtu-hum : onları davet ettim
4. cihâran : cehren, açıkça
İmam İskender Ali Mihr : Sonra muhakkak ki ben onları cehren (açıkça) davet ettim.
Diyanet İşleri : Sonra ben onları açık açık davet ettim.
Abdulbaki Gölpınarlı : Sonra onları, gerçekten de yüksek sesle çağırdım.
Adem Uğur : Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.
Ahmed Hulusi : "Sonra, muhakkak ki ben onları açıktan davet ettim. "
Ahmet Tekin : `Sonra onları açıktan açığa davet ettim.`
Ahmet Varol : Sonra ben onları açıktan da [1] davet ettim.
Ali Bulaç : "Sonra onları açıktan açığa davet ettim."
Ali Fikri Yavuz : Sonra ben, onları aşikâre olarak (tevbeye) çağırdım.
Bekir Sadak : «Sonra, dogrusu ben onlari acikca cagirdim.»
Celal Yıldırım : Sonra gerçekten ben onları açıkça (hakk`a, doğru yola) çağırdım,
Diyanet İşleri (eski) : `Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım.`
Diyanet Vakfi : Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.
Edip Yüksel : `Sonra onları açıkça çağırdım.`
Elmalılı Hamdi Yazır : Sonra ben onları yüksek sesle çağırdım
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sonra ben onları yüksek sesle çağırdım.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : «Sonra ben onları açık açık çağırdım.»
Fizilal-il Kuran : Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım.
Gültekin Onan : "Sonra onları açıktan açığa davet ettim."
Hasan Basri Çantay : «Sonra ben onları hakıykaten en yüksek ses (im) le çağırdım».
Hayrat Neşriyat : `Sonra şübhesiz ben, onları yüksek sesle (açıkça) da`vet ettim.`
İbni Kesir : Sonra ben; onları gerçekten açıkça çağırdım.
Muhammed Esed : Doğrusu, ben onları açık açık çağırdım;
Ömer Nasuhi Bilmen : (7-8) «Muhakak ki ben onlar için mağfiret buyurasın diye kendilerini her ne zaman dâvet etti isem parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve libaslarına büründüler ve ısrar ettiler ve böbürleniverdiler. Sonra muhakkak ki ben onları, apaçık dâvet ettim.»
Ömer Öngüt : "Sonra ben onları açıkça çağırdım. "
Şaban Piriş : Sonra ben onları açıktan açığa çağırdım.
Suat Yıldırım : Ben onları bu sefer yüksek sesle dâvet etmeye başladım.
Süleyman Ateş : "Sonra ben onları açıkça da`vet ettim."
Tefhim-ul Kuran : «Sonra ben onları açıktan açığa da davet ettim.»
Ümit Şimşek : `Derken onları açıkça davet ettim.
Yaşar Nuri Öztürk : "Sonra onları daha açık bir biçimde çağırdım."
|