Taha Suresi 119
Ve enneke lâ tazmeu fîhâ ve lâ tadhâ.
1. ve enne-ke : ve muhakkak sen
2. lâ tazmeu
(zamiye) : susamazsın
: (susadı)
3. fî-hâ : orada
4. ve lâ tadhâ
(dahiye) : ve (sıcaktan) yanmazsın
: (sıcakladı, yandı)
İmam İskender Ali Mihr : Ve muhakkak ki sen, orada susamazsın ve (sıcaktan) yanmazsın.
Diyanet İşleri : Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın.
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve sen orada susamazsın, güneşin harâreti de dokunmaz sana.
Adem Uğur : Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.
Ahmed Hulusi : "Kesinlikle sen onda (yeni madde - biyolojik bedensiz yaratılışın dolayısıyla) ne susarsın ne de güneşten yanarsın!"
Ahmet Tekin : `Sen Cennette susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.`
Ahmet Varol : Ve sen orada susamayacak ve güneş sıcağında yanmayacaksın.
Ali Bulaç : Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da."
Ali Fikri Yavuz : Ve sen orada susamazsın, güneşte yanmazsın.
Bekir Sadak : (117-11) 9 «Ey Adem! Dogrusu bu, senin ve esinin dusmanidir. Sakin sizi cennetten cikarmasin, yoksa bedbaht olursun. Dogrusu cennette ne acikirsin, ne de ciplak kalirsin; orada ne susarsin de ne de gunesin sicaginda kalirsin» dedik.
Celal Yıldırım : Ve sen orada susamazsın, güneşte de yanmazsın.
Diyanet İşleri (eski) : (116-119) `Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın` dedik.
Diyanet Vakfi : Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.
Edip Yüksel : `Burda ne susuzluk çeker, ne de sıcaktan bunalırsın.`
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve sen orada susamazsın ve Güneşte yanmazsın
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : ve sen orada susamazsın ve güneşte yanmazsın.» dedik.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın»
Fizilal-il Kuran : Yine burada susuzluk çekmeyecek, sıcaktan kavrulmayacaksın.
Gültekin Onan : Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da."
Hasan Basri Çantay : «Ve sen hakıykaten burada susamayacaksın, Güneş (in sıcağı altında da) kalmayacaksın».
Hayrat Neşriyat : `Ve şübhesiz ki sen, burada ne susarsın, ne de sıcakta kalırsın.`
İbni Kesir : Orada ne susarsın, ne de güneşte yanarsın.
Muhammed Esed : keza, orada susamaman ve güneşin sıcaklığından etkilenmemen de sağlanmıştır".
Ömer Nasuhi Bilmen : «Ve şüphesiz ki, sen orada susamazsın ve güneşin hararetine uğramazsın.»
Ömer Öngüt : Orada ne susarsın, ne de sıcaklığın sıkıntısını duyarsın.
Şaban Piriş : Ne susuzluk hissedersin ne de güneşte yanarsın.
Suat Yıldırım : (118-119) "Sen cennette asla açlık çekmeyecek, asla çıplak kalmayacaksın. Orada asla susuzluk çekmeyecek ve güneşin kavurucu sıcağına mâruz kalmayacaksın.
Süleyman Ateş : "Ve sen susamayacaksın, kuşluk vakti güneşi(nin ısısı)ndan etkilenmeyeceksin."
Tefhim-ul Kuran : Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da.»
Ümit Şimşek : `Susuzluk duymazsın, güneşin sıcağını da çekmezsin.`
Yaşar Nuri Öztürk : "Ve sen burada ne susayacaksın ne de güneşten yanacaksın."
|