Talak Suresi 9
Fe zâkat ve bâle emrihâ ve kâne âkıbetu emrihâ husrâ(husren).
1. fe : artık, böylece
2. zâkat : tattı
3. vebâle : vebal, kötü netice, ağır ceza
4. emri-hâ : onun işi, işi
5. ve kâne : ve oldu
6. âkıbetu : akıbet, son
7. emri-hâ : onun işi, işi
8. husren : hüsran
İmam İskender Ali Mihr : Böylece (o ülke halkları) işlerinin vebalini tattı. Ve onların işlerinin sonu hüsran oldu.
Diyanet İşleri : Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu.
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken yaptıklarının vebâlini tatmışlardır da işlerinin sonu, ziyan olup gitmiştir.
Adem Uğur : Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlar ve işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.
Ahmed Hulusi : Böylece işlerinin vebalini tattı ve işlerinin sonu hüsran oldu.
Ahmet Tekin : Allah ve Rasulünün ortaya koyduğu düzene, şeriata karşı uyguladıkları planlarının cezasını tattılar. Hayatları dünyada da, âhirette de hüsran ile neticelendi.
Ahmet Varol : Böylece onlar yaptıklarının cezasını tattılar. İşlerinin sonu da hüsran oldu.
Ali Bulaç : Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu bir hüsran oldu.
Ali Fikri Yavuz : Öylece küfürlerinin cezasını taddılar ve işlerinin sonu bir hüsran oldu. (Ahirette de bir perişanlık içindeler.)
Bekir Sadak : Onlar, islerinin karsiligini tattilar; islerinin sonu husran oldu.
Celal Yıldırım : Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar da işlerinin sonu hüsran oldu.
Diyanet İşleri (eski) : Onlar, işlerinin karşılığını tattılar; işlerinin sonu hüsran oldu.
Diyanet Vakfi : Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlar ve işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.
Edip Yüksel : Kararlarının sonucunu tattılar. Kararlarının sonucu bir hüsran oldu.
Elmalılı Hamdi Yazır : O suretle emrinin vebalini tattı ve işinin akıbeti bir hüsran oldu
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O şekilde yaptığının cezasını tattı ve işinin sonucu bir hüsran oldu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İşlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu tam bir hüsran olmuştur.
Fizilal-il Kuran : Onlar yaptıklarının karşılığını tatmışlardır. İşlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.
Gültekin Onan : Artık o (ülkelerin halkı), buyruğunun karşılığını tattı ve buyruğunun sonucu bir hüsran oldu.
Hasan Basri Çantay : İşte o (her memleket halkı) yapdığının ağırlığını tatmış, işinin sonu bir hüsran (ve helak) olmuşdur.
Hayrat Neşriyat : Öyle ki (onlar) işlerinin vebâlini tattı ve işlerinin âkıbeti hüsrân oldu!
İbni Kesir : Onlar, yaptıklarının karşılığını tatmışlardır. İşlerinin sonu ise hüsran olmuştur
Muhammed Esed : Ve böylece onlar kendi yaptıklarının kötü meyvelerini tattılar; (bu dünyada,) yaptıklarının sonu yıkım oldu;
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık işlerinin vebalini tattı ve işlerinin sonu bir hüsrândan ibaret oldu.
Ömer Öngüt : Böylece onlar kendi yaptıklarının cezasını çektiler. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran oldu.
Şaban Piriş : Yaptıklarının cezasını çektiler ve yaptıklarının sonucu hüsran oldu.
Suat Yıldırım : Böylece kötü işlerinin sorumluluğunu tattılar, işlerinin sonu tam bir hüsran oldu.
Süleyman Ateş : İşinin vebâlini taddı. İşinin sonucu da tüm bir ziyan idi.
Tefhim-ul Kuran : Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu da bir hüsran oldu.
Ümit Şimşek : Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu.
Yaşar Nuri Öztürk : Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu.
|