Tur Suresi 29
Fe zekkir fe mâ ente bi nimeti rabbike bi kâhinin ve lâ mecnûn(mecnûnin).
1. fe : o zaman, o halde
2. zekkir : zikret, öğüt ver, hatırlat
3. fe : çünkü
4. mâ ente : sen değilsin
5. bi ni`meti : ni`metiyle, ni`meti sayesinde
6. rabbi-ke : senin Rabbin
7. bi kâhinin : kâhin
8. ve lâ mecnûnin : ve mecnun değil
İmam İskender Ali Mihr : O halde zikret (öğüt ver), çünkü sen Rabbinin ni`meti sayesinde ne kâhinsin ne de mecnunsun.
Diyanet İşleri : (Ey Muhammed!) O hâlde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
Abdulbaki Gölpınarlı : Artık öğüt ver, gerçekten de Rabbinin nîmeti sâyesinde sen, ne kâhinsin, ne deli.
Adem Uğur : (Resûlüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
Ahmed Hulusi : (Rasûlüm) sen hatırlat! Rabbinin nimeti olarak, sen ne bir kâhin olarak açığa çıkarıldın ve ne de cin etkisi altında olan kişi!
Ahmet Tekin : Öğüt ver, tebliğ görevini yapmaya devam et. Rabbinin, sana ihsan ettiği vahyi, peygamberlik nimeti sebebiyle, sana kâhin de, cinlere mahkûm olmuş biri de, deli de diyemezler. Sen kâhin de, cinlere mahkûm olmuş biri de, deli de değilsin.
Ahmet Varol : O halde sen öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen ne bir kâhinsin ne de mecnun.
Ali Bulaç : Şu halde sen, öğüt verip hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne kahinsin, ne mecnun.
Ali Fikri Yavuz : O halde (Ey Rasûlüm, sen) öğüd ve nasihata devam et; çünkü sen, Rabbinin (nübüvvet ve İslâm) nimeti sayesinde ne kâhinsin, ne mecnûn...
Bekir Sadak : Ogut ver; Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
Celal Yıldırım : Sen öğüt vermeye devam et. Sen, Rabbin nîmetiyle ne bir kâhinsin, ne de deli...
Diyanet İşleri (eski) : Öğüt ver; Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
Diyanet Vakfi : (Resûlüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
Edip Yüksel : Sen öğüt ver. Rabbinin sana olan iyiliği sayesinde sen ne bir kahinsin, ne de deli.
Elmalılı Hamdi Yazır : O halde va`z-u tezkire devam et, çünkü sen, rabbının ni`meti hakkı için, ne kâhinsin ne de mecnun
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O halde anlatıp öğüt vermeye devam et; çünkü sen, Rabbinin nimeti hakkı için, ne kahinsin ne de mecnun!
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : (Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.
Fizilal-il Kuran : Ey Muhammed! Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
Gültekin Onan : Şu halde sen, öğüt verip hatırlat; çünkü sen, rabbinin nimetiyle ne kahinsin, ne mecnun.
Hasan Basri Çantay : (Habîbim) sen hemen öğüt vermekde devam et. Öyle ya, sen Rabbinin ni`meti sayesinde ne bir kâhin, ne de bir mecnun değilsin.
Hayrat Neşriyat : (Ey Resûlüm!) O hâlde nasîhat et; çünki Rabbinin ni`meti hakkı için, sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun!
İbni Kesir : Sen; öğüt ver. Rabbının nimeti sayesinde sen; ne bir kahinsin, ne de bir deli.
Muhammed Esed : Öyleyse (ey Muhammed! Bütün insanlara) öğüt ver! Çünkü, Rabbinin rahmetiyle, sen ne bir kahinsin, ne de bir deli.
Ömer Nasuhi Bilmen : (29-30) Artık sen öğüt vermeğe devam et! Çünkü sen Rabbin nîmeti hakkı için ne bir kâhînsin ve ne de bir mecnûn. Yoksa diyorlar mı ki, «O bir şairdir, onun hakkında zamanın ızdırap veren felaketini bekliyoruz?»
Ömer Öngüt : Resulüm! Sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun.
Şaban Piriş : -Sen, öğüt ver. Kesinlikle sen Rabbinin nimeti sayesinde ne medyumsun ne de mecnun.
Suat Yıldırım : Ey Resulüm, sen irşad ve nasihatina devam et! Sen Rabbinin ihsanı sayesinde kâfirlerin iddia ettikleri gibi kâhin de değilsin, deli de değilsin.
Süleyman Ateş : (Ey Muhammed), Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin ni`meti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnun.
Tefhim-ul Kuran : Şu halde sen, öğüt verip hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun.
Ümit Şimşek : Sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de deli.
Yaşar Nuri Öztürk : Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış.
|