Vakia Suresi 67
Bel nahnu mahrûmûn(mahrûmûne).
1. bel : hayır
2. nahnu : biz
3. mahrûmûne : mahrum bırakılanlar
İmam İskender Ali Mihr : Hayır, biz mahsulden (üründen) mahrum bırakılanlarız (derdiniz).
Diyanet İşleri : Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!
Abdulbaki Gölpınarlı : Hayır, biz mahrûm olduk.
Adem Uğur : Daha doğrusu, biz yoksul kaldık" (derdiniz).
Ahmed Hulusi : "Hayır, biz (geçinmekten) mahrumlarız" (derdiniz).
Ahmet Tekin : `Daha doğrusu yoksul kaldık.` derdiniz.
Ahmet Varol : Daha doğrusu biz yoksun bırakıldık.`
Ali Bulaç : "Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık."
Ali Fikri Yavuz : Daha doğrusu (beklediğimiz mahsule karşılık) büsbütün mahrumuz.
Bekir Sadak : (65-67) Dilersek Biz onu cercop yapariz, sasar kalirsiniz da soyle dersiniz: «Dogrusu borc altina girdik, hatta yoksun kaldik".
Celal Yıldırım : (66-67) Ve «doğrusu borç altına girdik, hattâ büsbütün mahrum kaldık» (dersiniz).
Diyanet İşleri (eski) : (65-67) Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; `Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık`.
Diyanet Vakfi : Daha doğrusu, biz yoksul kaldık» (derdiniz).
Edip Yüksel : `Doğrusu, yoksun bırakıldık.`
Elmalılı Hamdi Yazır : Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!..
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : doğrusu büsbütün mahrum olduk!»
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : «Doğrusu, biz yoksul bırakıldık» (derdiniz).
Fizilal-il Kuran : Daha doğrusu her şeyimizi kaybettik.
Gültekin Onan : "Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık."
Hasan Basri Çantay : «Daha doğrusu biz (umduğumuzdan) mahrum kalmışlarız».
Hayrat Neşriyat : `Daha doğrusu biz mahrum bırakılanlarız!` (derdiniz.)
İbni Kesir : Daha doğrusu biz mahrumlarız.
Muhammed Esed : Yok yok, aslında (geçinme imkanlarımızdan) mahrum bırakıldık!" (diyerek).
Ömer Nasuhi Bilmen : (66-68) «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu?
Ömer Öngüt : "Hatta umduğumuzdan mahrum kaldık. "
Şaban Piriş : (66-67) -Borca battık, hayır biz mahrum bırakıldık, dersiniz.
Suat Yıldırım : Hatta doğrusu biz rızıktan mahrum kaldık, sefalete mahkûm olduk." derdiniz.
Süleyman Ateş : "Doğrusu, biz yoksun bırakıldık!" (derdiniz).
Tefhim-ul Kuran : «Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık.»
Ümit Şimşek : `Biz mahrum kaldık` diye.
Yaşar Nuri Öztürk : "Doğrusu mahrum bırakıldık biz."
|