Fe izâ messel insâne durrun deânâ, summe izâ havvelnâhu nimeten minnâ kâle innemâ ûtîtuhu alâ ilm(ilmin), bel hiye fitnetun ve lâkinne ekserehum lâ yalemûn(yalemûne).
1. fe : böylece, artık
2. izâ : olduğu zaman
3. messe : dokundu
4. el insâne : insan
5. durrun : zarar, ziyan
6. deâ-nâ : bize dua etti
7. summe : sonra
8. izâ : olduğu zaman
9. havvelnâ-hu : ona verdik, ona lütfettik (gönderdik)
10. ni`meten : ni`met
11. min-nâ : bizden
12. kâle : dedi
13. innemâ : ancak, yalnız, sadece
14. ûtîtu-hu : ona verildi
15. alâ ilmin : ilim üzerine
16. bel : hayır, fakat, bilâkis
17. hiye : o
18. fitnetun : fitne, imtihan
19. ve lâkinne : ve fakat, ancak
20. eksere-hum : onların çoğu
21. lâ ya`lemûne : bilmezler
İmam İskender Ali Mihr : İnsana bir zarar dokunduğu zaman Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir ni`met gönderdiğimizde: "Bu ancak bana bir ilim üzerine verildi." der. Hayır, o bir imtihandır. Ve lâkin onların çoğu bilmezler.
Diyanet İşleri : İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.
Abdulbaki Gölpınarlı : İnsana bir zarar geldi mi bizi çağırır, sonra katımızdan bir nîmet verdik mi ona, der ki: Bana bu nîmet, bilgim yüzünden verilmiştir; hayır, o bir sınamadır ve fakat çoğu bilmez.
Adem Uğur : İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Ahmed Hulusi : İnsana bir zarar, hastalık, sıkıntı geldiğinde bizden yardım ister. . . Sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde "O, bana bilgim sayesinde verilmiştir" (der). . . Hayır; o (nimet) bir sınav objesidir! Ne var ki onların çoğunluğu bunu bilmezler.
Ahmet Tekin : İnsanın başına bir felâket, bir sıkıntı geldiği, ekonomik darboğaza düştüğü zaman bize kulluk ve ibadet eder, yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit,
`Bu, bana yalnızca ticarî bilgimden, maharetimden dolayı verildi` der. Doğrusu bu ağır bir imtihandır. Fakat onların çokları bunu bilmezler.
Ahmet Varol : İnsana bir darlık dokunduğunda bize dua eder. Sonra ona kendi katımızdan bir nimet verdiğimizde: `Bu bana ancak bir bilgi dolayısıyla verildi` der. Hayır, o bir imtihandır. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.
Ali Bulaç : İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.
Ali Fikri Yavuz : (Nankör) insana bir zarar dokundu mu, bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdik mi: -Bu, bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir. der. Doğrusu bu bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.
Bekir Sadak : Insanin basina bir sikinti gelince Bize yalvarir. Sonra katimizdan ona bir nimet verdigimiz zaman: «Bu bana bilgimden dolayi verilmistir» der. Hayir; o bir imtihandir, fakat coklari bilmezler.
Celal Yıldırım : İnsana bir sıkıntı dokununca bize duâ edip yalvarır. Sonra kendisine katımızdan bir nîmet bağışlanıp verildiğinde, «bu bana ancak (kazanma yolunu) bildiğim için verilmiştir,» der. Hayır o, bir deneme ve sınavdır. Ama çoğu bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) : İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: `Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir` der. Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Diyanet Vakfi : İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Edip Yüksel : İnsana bir kötülük dokunduğu zaman bizi çağırır; ancak ona bir nimet verdiğimiz zaman ise: `Bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir,` der. Aslında o bir testtir, ne var ki çokları bilmez
Elmalılı Hamdi Yazır : Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir ni`met bahşediverdiğimiz zaman da o bana bir bilgi üzerine verildi der, belki o bir fitnedir velâkin pek çokları bilmezler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Fakat insana bir sıkıntı dokunduğunda Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimizde de: «O, bana bir bilgi sayesinde verildi.» der. Aslında o bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da: «O bana bir bilgi üzerine verildi.» der. Belki bu bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.
Fizilal-il Kuran : İnsanın başına bir sıkıntı geldiği zaman bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: «Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır, bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.
Gültekin Onan : İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.
Hasan Basri Çantay : İnsana bir zarar dokunduğu zaman bizi çağırır (yalvarır). Sonra kendisine bizden bir ni`met verdiğimiz vakit «Bu, bana ancak bilgi (m) den dolayı verilmişdir» der. Hayır bu, bir imtihandır. Lâkin onların çoğu bilmezler.
Hayrat Neşriyat : Fakat insana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir ni`met verdiğimiz zaman: `(Bu) bana ancak (bendeki) bir bilgi sâyesinde verildi` der. Hayır! O (kendilerine verdiğimiz ni`metler) bir imtihandır; fakat onların çoğu bilmezler.
İbni Kesir : İnsana bir sıkıntı gelince; Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimizde; bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir, der. Hayır, bu bir denemedir. Fakat çokları bilmezler.
Muhammed Esed : İşte (böyle
İnsanın başına bir bela geldiğinde bize yardım için yalvarır; fakat ona katımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman, (kendi kendine,) "(Bütün) bunlar bana (benim kendi) hikmetimden dolayı verilmiştir!" der. Hayır! Bu (rahmetin verilmesi) bir imtihandır, ama çoğu onu anlamaz.
Ömer Nasuhi Bilmen : Fakat insana bir zarar dokunduğu vakit Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir nîmet verdiğimiz vakit de: «Bana o, şüphe yok ki bir bilgi üzerine verilmiştir» der. Belki o, bir imtihandır. Fakat onların birçokları bilmezler.
Ömer Öngüt : İnsana bir zarar dokunduğu zaman, (başına bir sıkıntı gelince) bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir. " der. Hayır! O bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Şaban Piriş : İnsana bir zarar dokundu mu hemen bize dua eder. Onu bizden bir rahmet ile değiştirdiğimiz zaman da: -Bu bana, bilgim dolayısıyla verilmiştir der. Oysa o bir imtihandır. Fakat çokları bilmez.
Suat Yıldırım : İnsanın başı derde girdi mi Bize yalvarır, ama sonra ona tarafımızdan nimet verince: "Ben bilgi ve becerim sayesinde bu serveti elde ettim" der. Hayır! Bu bir imtihandır, ama çokları bunu anlamazlar.
Süleyman Ateş : İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du`â eder. Sonra, ona bizden bir ni`met verdiğimiz vakit; "Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi" der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar.
Tefhim-ul Kuran : İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: «Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.» Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.
Ümit Şimşek : İnsan bir sıkıntıya düştüğünde Bize yakarır. Ona tarafımızdan bir nimet tattırdığımızda ise `Bilgim sayesinde bu benim oldu` deyiverir. Oysa o bir sınamadır; fakat çokları bunu bilmez.
Yaşar Nuri Öztürk : İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: "Bu bir ilim sayesinde verildi bana!". Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar.