AlimAllah-Bilim Allah'ın yasasıdır.-Kuran, islam, bilgi paylaşımı üzerine

Orjinalini görmek için tıklayınız: Zariyat Suresi 40
şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orijinal sürümü göster.
Fe ehaznâhu ve cunûdehu fe nebeznâhum fîl yemmi ve huve mulîm(mulîmun).

1. fe : böylece, bunun üzerine, sonunda
2. ehaznâ-hu : biz onu yakaladık
3. ve cunûde-hu : ve onun orduları
4. fe : böylece, bunun üzerine, sonunda
5. nebeznâ-hum : onları attık
6. fî el yemmi : denize, denizin içine
7. ve huve : ve o
8. mulîmun : kınanmış olan
İmam İskender Ali Mihr : Sonunda onu ve ordularını yakaladık ve böylece onları kınanmış olarak denize attık.
Diyanet İşleri : Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken onu ve ordusunu helâk etmiş, onları denize atıvermiştik de o kendisini kınayıp durmadaydı.
Adem Uğur : Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.
Ahmed Hulusi : Bunun üzerine onu ve ordusunu yakaladık da onları denize attık. . . O pişmanlıkla kendi kendini yeriyordu!
Ahmet Tekin : Onu, Allah’a âsî olan ilâhî kuralları tanımayan askerî erkânını ve ordularını da tutup denize attık. O pişmanlık duyarak kendisini kınayıp duruyordu.
Ahmet Varol : Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize attık ki o (bu sırada kendi kendini) kınamaktaydı. [3]
Ali Bulaç : Bunun üzerine, Biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) `kınanacak işler yapıyordu.`
Ali Fikri Yavuz : Bunun üzerine tuttuk kendisini ve ordularını denize attık. Öyle ki, küfür ve inad üzere bulunuyordu.
Bekir Sadak : Sonunda onu ve ordularini yakalayip denize attik. O, kinanmayi haketmisti.
Celal Yıldırım : Bu sebeple onu da, ordusunu da yakalayıp (deniz) dalgaları arasına fırlattık ki (o sırada) kendini kınıyordu.
Diyanet İşleri (eski) : Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.
Diyanet Vakfi : Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.
Edip Yüksel : Onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. Bu sonucu haketmişti.
Elmalılı Hamdi Yazır : Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik, namerdlik ederken o leîm.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bunun üzerine Biz de tuttuk kendisini ve ordularını denize fırlatıverdik o alçak namertlik ederken.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.
Fizilal-il Kuran : Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.
Gültekin Onan : Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,), `kınanacak işler yapıyordu`.
Hasan Basri Çantay : Nihayet onu da, ordularını da yakalayıb denize atdık ki o, (bu sırada kendi kendini) kınayıcı idi.
Hayrat Neşriyat : Bunun üzerine (biz de) onu ve ordusunu, kendisi kınanacak bir kimse olarak yakalayıp hepsini denize atıverdik.
İbni Kesir : Sonunda onu da, ordularını da yakalayıp denize attık. O, kınanacak işler yapıp durmaktaydı.
Muhammed Esed : ve Biz onu ve adamlarını yakalayıp hepsini denize atmıştık, (bütün bu olup bitenler için) suçlanması gereken, (Firavun`dan başkası değildi,) yalnız o idi (tek suçlu).
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık O`nu da, ordularını da yakaladık, hemen onları denize atıverdik. Ve o, levm edilecek şeyleri yaparken (öyle bir felakete uğramış oldu).
Ömer Öngüt : Biz de onu ve ordusunu tutup denize attık. Bu sırada o, kendisini kınayıp duruyordu.
Şaban Piriş : Biz de onu ve askerlerini yakalamış ve denize atmıştık. O pişman olmuştu.
Suat Yıldırım : Biz de hem onu, hem ordularını yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. Boğulurken, pişmanlıkla kendi kendini kınıyordu.
Süleyman Ateş : Biz de onu ve askerlerini yakaladık, onları denize attık. (O boğulurken pişmanlıkla) Kendi kendini kınıyordu.
Tefhim-ul Kuran : Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) `kınanacak işler yapıp durmaktaydı`.
Ümit Şimşek : Biz de hem onu, hem ordusunu yakalayıp denize attık ki, o sırada o kendi kendisini suçluyordu.
Yaşar Nuri Öztürk : Bunun üzerine, onu da ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp duruyordu.
Referans URL